ˈBüyük Yok Oluşˈ ve ateş çemberinden Çanakkale Zaferiˈne bir Türk Destanı

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Enstitüsü, Yörük Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi (YORKAM), Somut Olmayan Kültürel Miras Uygulama ve Araştırma Merkezi (SOKÜM), Tekstil ve El Sanatları Tasarım Uygulama ve Araştırma Merkezi (TESAUM) işbirliğiyle ˈˈİstiklâl Marşıˈnın Kabulü ve Çanakkale Zaferiˈˈ konulu bir konferans düzenlendi.

 

-SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Saltan: ˈˈÇok güçlü olmalıyız. Ben gençlere çok güveniyorum. Yüzünüzdeki, gözlerinizdeki ışıltıyı gördükçe mutlu oluyorum.ˈˈ

Prof. Dr. Necmettin Alkan: ˈˈÇanakkale, dünya savaşlar tarihinin en önemli zaferlerinden biridir. Ancak bunu sinema, belgesel ya da sanat dallarından her hangi biriyle hâlâ anlatılamadığını düşünüyorum. ˈˈ

Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu: ˈˈMillet olarak ˈBüyük Yok Oluşˈtan; ateş çemberinden geçtik. Çanakkale gerçek anlamda bir destandır. İstiklâl Marşı Türk Milletiˈnin ˈMutabakat Metniˈdir.

Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkeziˈnde gerçekleştirilen konferansa, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu ve Prof. Dr. Necmettin Alkan konuşmacı olarak katıldı.

-Prof. Dr. Saltan: ˈˈGençlere çok güveniyorumˈˈ

Konferansın açış konuşmasını yapan SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Saltan, İstiklâl Marşı ve Çanakkale Zaferi gibi çok değerli iki konunun anlatılacağı etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. Çanakkale Zaferi için ˈˈçok önemli ve değerliˈˈ tanımlamasında bulunan Prof. Dr. Saltan, Vatan Şairi Mehmed Âkif Ersoyˈun sözüne atıfta bulunarak ˈˈRabbim bir daha İstiklâl Marşı yazdırmak zorunda bırakmasınˈˈ dedi.

Milletimizin güçlü- kuvvetli olmasını dileyen Saltan, gençlere çok güven hissettiğini söyledi; ˈˈümidimiz, geleceğimiz sizlersiziniz. Yüzünüzdeki, gözlerinizdeki ışıltıyı gördükçe çok mutlu oluyoruz. Gözlerinizdeki ışık bize güven veriyor. ˈˈ

-Prof. Alkan: ˈˈÇanakkale dünya savaş tarihin en önemli zaferlerinden biridirˈˈ

I. Dünya Savaşıˈnda bir cephe olan Çanakkaleˈnin etkisi ve sonuçları bağlamında dünyanın en önemli zaferlerinden birisi olduğu tezini savunan Prof. D. Necmettin Alkan, bunun sanat dilinde etkileyici bir şekilde hiç anlatılamadığını ifade etti. Sinema, belgesel ya da sanatın diğer dallarında Çanakkale Zaferiˈni yeni nesillere çok iyi bir şekilde anlatılması gerektiğini kaydeden Alkan, özetle şöyle dedi:

ˈˈÇanakkale, Millî mücadeleyi verecek olan kurtarıcı kadronun ortaya çıktığı, İngilizlerin, Rusların müttefik olmaya layık görmedikleri bir devletin ordusunun aslanlar gibi savaştığı, mücadele örneği sergilediği ve kazandığı bir savaştır. Çanakkale, hem deniz hem de kara savaşları olarak kazanılan en büyük zaferlerdendir. Osmanlı Devleti, eğer Çanakkale Savaşıˈnı kaybetseydi İstanbul da düşecekti. İstanbul düşerse cihan harbinin akışı bambaşka olacaktı. Çanakkale, Cihan Harbiˈnin 4 yıl sürmesini sağlayan askeri bir zaferdir.ˈˈ

 

-Çanakkale Türk askerinin özgüvenini en yükseğe taşımıştır

Türkiye Cumhuriyetiˈnin Kurucusu Başöğretmen, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm Millî Mücadele kadrosunun Çanakkale Zaferi ile çok yüksek bir moral kazandığını, özgüven ˈˈˈÇanakkale ile Millî Mücadele; Kurtuluş Savaşı arasında çok güçlü bir illiyet bağı vardır. Çanakkale dünya savaşlar tarihinin en önemli zaferlerinden biridir. İngilizleri mağlup eden genç subayların Anadoluˈya geçerek özgüven kazanmalarını sağlamıştır.ˈˈ

-Prof. Dr. Daşcıoğlu: İstiklâl Marşı Türk Milletiˈnin ˈMutabakat Metniˈdir

Türkiyeˈnin bağımsızlık tarihinde çok hayati bir değere sahip olan Çanakkale Deniz Zaferiˈnin 107ˈnci yıldönümü 18 Mart Şehitleri Anma Günü kapsamında SDÜˈde konuşan Prof. Dr. Yılmaz Daşçıoğlu ise İstiklâl Marşı ve Vatan Şairi Mehmed Âkif Ersoyˈu anlattı.  İstiklâl Marşı için ˈTürk Milletiˈnin ˈMutabakat Metniˈdirˈ tanımını getiren Prof. Dr. Daşcıoğlu, şöyle dedi:

''12-18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ˈˈTürk Milletiˈnin varoluşunu anlamlandıran bir kronolojidir.

 

-ˈˈBüyük Yok Oluşˈˈ ve ateş çemberinden geçtik

II. Meşrutiyetˈten başlayıp İstiklâl Harbiˈne kadar geçen süreç Osmanlı açısından ˈˈBüyük Yok Oluşˈˈtur.

Biz ateş çemberinden geçtik. Bizim için ˈˈolma- olmamaˈˈ mücadelesine dönüşmüştü.

Herkesin bilgisi olduğu üzere I. Dünya Savaşıˈndan yenilgi ile çıktık. Ama Çanakkaleˈde gerçek bir destan kazandık.

İstiklâl Harbiˈni kazandıran özgüven, Çanakkale Zaferi ile oluştu.

Hiçbir tarihsel olay kendi kendine destan değildir. Yaşanılan anı destanlaştıracak şairlere ihtiyaç vardır. Biz Çanakkale dediğimizde Mehmed Âkif Ersoyˈun o manzumesini hatırlıyoruz. Safahatˈta yer alan Çanakkale Şehitleriˈne yapıtı onu destanlaştırdı. Bizim için her zaman gerçekliğe dönüştürdü. Mehmed Âkif Ersoy, toplumcu bir şairdi. Topluma değer aktarmaya çalışan bir şairdi.

Çanakkale Şehitleriˈne eseri İstiklâl Marşıˈnın yazılışının da müjdesicidir.ˈˈ

Vatan Şairi Mehmed Âkif Ersoyˈun Millî Mücadeleˈye bizzat katıldığını, kolektif duyguyu yaşadığını, halkın moral değerlerini hep yüksekte tuttuğunu ve cepheye destek vermeleri için çaba gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Daşcıoğlu sözlerini şöyle noktaladı:

ˈˈİstiklâl Marşı bir ˈMutabakat Metniˈdir. Yeni Türk Devletiˈnin millet ile kaynaşmasını sağlar. Millet- Devlet arasında bu Marş ile birlikte kaynaştırıcı unsur hâle gelmiştir. ˈˈ

Konferansın son bölümünde ise, Burdur Aziziye Köyü Yörük Kültürünü Koruma ve Geliştirme Derneğiˈnden Yörük kültürünün yaşayan çınarları Burdurlu Havva ve Hasan Koçak şiir okudu.

ŞU BOĞAZ HARBİ NEDİR?

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'

Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,

Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

 

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

 

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;

'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

 

Mehmed Âkif Ersoy

1873- 27 Aralık 1936

Safahat

 

Keşîf: Kalabalık

Tahaşşüd: Yığılma, yığınak

Mahbes: Hapishane.

Akvâm- ı beşer: Beşer kavimleri,insan ırkları.

Tâ'ûn: Veba.

Zül: Aşağılama, alçaltma.

Mahlûk- ı asil: Soylu yaratık.

Sefil: Aşağıldık, alçak

Esrâr: Gizli şeyler

Müvekkel: Aracı.

Esbâb: Sebepler

Mülk: Ülke

Sâika: Yıldırım.

Âfâk: Ufuklar

A'mâk: Derinlikler

Nefer: Asker. er.

Lâgâm: İçine Patlayıcı maddeler konularak ateşlemek için kazılan çukur.

Enkaz-ı beşer: İnsan enkazı, insan vücudu parçaları, iskeler parçaları.

Tabya: Tahkimatlı askeri tesis,küçük istihkâm, tahkim edilmiş top yeri.

Râm etmek: Boyun eğdirmek.

Te'sis-i illâhi: Allah'ın eseri

Metîn: Sağlam dayanıklı.

İstihkâm:Düşmanın hücumunu durdurmak maksadıyla yapılan set, kale,sipervb.yer.

Mevkî-i müstahkem: Müstahkem mevki, tahkim edilmiş yer.

Beşer: İnsan

Tevkîf etmek: Alıkoymak,durdurmak.

Sun'-ı beşer: İnsan yapısı, insan eseri.

Ebedi: Sonsuz

Serhad: Hudut, sınır.

Sun'-ı bedî': Güzel eser.

-

Boğaz Harbi: Çanakkelae Savaşı. 19 Şubat 1915'te İtilaf donanmasının denizden taaruz ile başlamış, 18 Marttaki hezimetten sonra kara harekatına dönüşmüş;9 Ocak 1916'da düşman kuvvetleri Geliboluyu tamamen terk etmişti.

Ostralya: Avusturalya

Hindû: Hindistan

 

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

 

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

 

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

 

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

 

Mehmed Âkif Ersoy

1873- 27 Aralık 1936

Safahat

 

Şüheda: Şehitler.

Rükü: Eğilme, namaz sırasında eğilme

Ecdâd: Atalar.

Tevhîd: Allahın birliği. İslâmın temel ilkesi;

İslâmiyet.

Makber: Mezar.

Herc ü merc: Karmakarışık.

Edvâr: Devirler

Ebediyyet:

Sonsuzluk.

İstiâb etmek: İçine

Vahy, vahiy: Allah'ın peygamberlerine ilham, rüya veya Cebrail vâsıtasıyla veya doğrudan ilâhi bilgileri aktarması.

Ridâ: Örtü

Lâhd: Tabut şeklinde yapılmış sanduka, mezar

Ecrâm: Gök cisimleri,yıldızlar

Ebr- i nîsân: Nisan bulutu

Süreyyâ: Yedi yıldızlık yıldız kümesi, Ülker

Fecr: Güneşin doğması

Lebrîz: etmekÇ: Taşacak Kadar Doldurmak.

Mağrib:  Batı, batı kızllığı

Ehl-i saîb: Haçlılar.

Savlet: Saldırış, hamle

İclâl: Büyüklül, ululuk.

Husran: Yıksulluk, yıkluk acısı.

Ecrâm: Cisimler, yıldızlar.

Cihât: Yönler.

Âgûş: Kucak.

 

* İlk baskılarda," Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan," şeklindedir.

Bedr: Hz. Peygamber'in müşriklerle ilk savaşı. Mekke ile Medine arasındaki Bedr kasabası yakınında cereyan etmiş ve sayıca az olan müslümanların zaferi ile neticelenmiştir.(13 Mart 624)

Selâhâddî: Salahaddin Eyyubî (1138-1193) Kudüs'ü haçlılardan kurtaran İslâm kahramanı. Şam Selçüklu Atabeyi Nureddin Zengî'in yanında yetişmiş, 2Ekim 1187'de Kudüs'teki 88 Yıllık haçlı hakîmiyetine son vermiştirç

Kılıç Arslan: Anadolu Selçıklu hükümdarlarından dördü bu ismi taşımaktadır. Bunlardan ilk ikisi önemlidir. 1. Kılıçarslan (1075?-1107) devletin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın oğludur.İlk haçlı istilası sırasında üç büyük zafer kazanmış, çok kalabalık olan bazı haçlı güölerin bu bozgunlara rağmen Anadolu'yu geçmiştir.2. Kılıç Arslan(1130?-1192), Haçlılara karşı Anadoluyu savunan Selçuklu Hükümdarı. Bizans'a karşı Miryonkefalon'da büyük bir zafer kazanmıştır.(1176). Mehmed Âkif'in ikisinide kastetmiş olması mümkündür