SDÜ, ˈˈ7 kez Dünyaˈnın En İyi Kültür ve Sanat Festivaliˈˈ seçilen etkinlikte iz bırakan eserlere imza attı

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) her yıl olduğu gibi 2021ˈde de 22. Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivaliˈne katılım sağladı. 7 kez ˈDünyaˈnın En İyi Kültür ve Sanat Festivaliˈ seçilen etkinlikte SDÜ, Kök Boya ve Doğal baskı alanında temsil edildi.

 

-65 ülkeden 367 sanatçı katıldı

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi ve Rektörlük Kültür ve Sanat Danışmanı Doç. Dr. Mustafa Genç, festivale 65 ülkeden 367 sanat elçisinin katıldığını söyledi. Genç, SDÜ olarak kök boya ve doğal baskı alanında eserler verdiklerini kaydetti.

-ˈˈİlham Veren Üniversiteˈˈ SDÜ Dünyaˈnın En İyi Kültür ve Sanat Festivaliˈnde

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Dünya Festivaller Birliği tarafından 7 kez Dünyaˈnın En İyi Kültür ve Sanat Festivali seçilen 22. Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivaliˈne katıldı.

Taksim Cumhuriyet Meydanıˈnda (İstanbul) hayata geçirilen 22. Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivali, Dünya Sağlık Örgütüˈnün (WHO) ilân ettiği pandemi kuralları çerçevesinde hayata geçirildi.

Orman yangınları ve sel baskınlarında yaşanan acılar nedeniyle müzik etkinliklerinin iptal edildiği festivale Süleyman Demirel Üniversitesiˈnden (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi ve Rektörlük Kültür ve Sanat Danışmanı Doç. Dr. Mustafa Genç katıldı.

Doç. Dr. Genç, atölye çalışmalarında kök boya ve doğal baskı alanında SDÜˈyü temsil etti. Doç. Dr. Genç, 22. Uluslararası Büyükçekmece Kültür ve Sanat Festivaliˈne 65 ülkeden 367 sanat elçisinin katıldığını kaydetti.

-''Kıymetli olan insanların hayatına artı değer sunmaktı, şükür başardık.''

SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Halı Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Genç, kökboyamanın Türk kültüründe asırlarca devam eden kadim bir gelenek olduğunu söyledi. Ancak hâlihazırda unutulma tehlikesi altındaki kökboyama için 2000'li yılların başından itibaren çaba gösterdiklerini kaydeden Genç, sözlerini şöyle sürdürdü:

ˈˈÇok şükür ki bugün bir yüksek bilinç ve farkındalık yarattığımızı düşünüyorum.

Hepimiz çocuklara çok değer veriyoruz. Ama bakıyoruz, çocuklar için aldığımız kıyafetler hep kimyasal ürünler ile boyanıyor. Oysaki kökboyama doğal ve sağlıklıdır. Zira hiçbir kimyasal içerik yok. Benim için en kıymetli olan insanların hayatları için artı değer üretmekti. Şükür başardık ''

Genç, bitki, böcek ve deniz kabuklularından sağlıklı boya elde edilme işlemini yaşatmak için akademik ve uygulama alanında sürdürülen çalışmaları ana paragraflar hâlinde şöyle sıraladı:

''Kökboyama sürecine akademik bağlamda 2000'li yıllardan itibaren başladım. Ama ben yörük çadırında yaşayıp dokumayı 'alaylı' olarak öğrendim. Ve o dokumanın da boyama süreçlerini bildiğim için açıkçası uzak olduğum bir konu değildi. Yüksek Lisans sürecinde Prof. Dr. Recep Karadağ ile birlikte akademik ve uygulama bağlamında kökboyama işlemlerini gerçekleştirmeye başladım.

Anadolu coğrafyasında kök boya isimli bir bitki var. Özellikle kırmızının elde edilmesinde kullanılan bir bitkidir. Latince karşılığı Rubia Tinctorum.

Bitki kırmızı rengi çok güzel bir şekilde veriyor. Örneğin 'Bayrak Kırmızısı' kök boyadan elde ediliyor. Daha sonra bu renk dünyada literatüre 'Türk Kırmızısı' olarak geçmiştir. Bu meseleler akademik düzeyde araştırılmaya başlanınca sadece birinin değil çok farklı bitki kökünden, yaprağından, çiçeğinden, kabuğundan ve meyvesinden boyama yapıldığı tespit ediliyor.

Isparta coğrafyasından da çok iyi bildiğimiz pıynar meşesi var. Onun literatürdeki karşılığı kermes meşesidir. Onun üzerinde yaşayan asalak böcekler var. Onlardan biri kermes böceğidir. O da kırmızı renk elde edilmesinde kullanılır.

Hatta bir de 'cehli' var Anadolu'da. Sarı renk elde edilmesinde kullanılır. Bu da Anadolu'da; Osmanlı Dönemi'nin en önemli ihraç ürünlerinden birisiydi. ''Altın Ağacı'' olarak da bilinirdi. Toros Dağları'nda; İç ve Doğu Anadolu'da bu ağaçların dikimi yapılarak bunun bir endüstri haline gelmesi sağlanıyor o dönemlerde.

Bitki, böcek, deniz kabuğu olduğuna göre buna 'doğal boya' ismi verenler oldu. Yapılan işlem için de doğal boyama şeklinde bir kavram türetildi.

Ama buna itirazım var. Benim kişisel yaklaşımım şu oldu: Hep şöyle söylenir: 'En güzel pamuk bizde var'; kumaş üretiminde dünyanın en önemli ülkelerinden biriyiz. Ama yoğunluklu olarak kendi markalarımız olmadığı için Dünya pazarlarında sadece fason üretim yapan bir ülke konumundayız…' Oysa Türkiye'nin elinde kökboya diye bir marka var. Ben bu yoldan yürüyorum. Zira binlerce yıldır insanlar buna kökboya dedi. Yapılan işleme de kökboyama ismini verdi.

Ben bunu neden günümüzde değiştireyim ki… Bu perspektif aydınlığında ben kökboya ismini yeniden gündeme getirmeye çalışıyorum.

Çocuklara çok değer veriyoruz. Ama bakıyoruz üzerine aldığımız kıyafetler hep kimyasal ürünler ile boyanıyor. Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Recep Karadağ ile dedik ki ''Türkiye'de halı ve kilim dokuma eskisi kadar yaygın değil. Biz bunları neden kumaşlar üzerinde denemiyoruz?''

Bu soru ile başladık. 0- 3 yaş çocuk grubunun kıyafetlerini bitkilerle boyadık. Buradan yola çıkarak daha sonra günümüzde damatlık takım elbiseler dâhi bitkilerle, böceklerle boyaması gerçekleştirilmektedir. Kök boya yeniden önem kazanmaya başladı işte. Bilirsiniz hep 'organik sebze, meyve; bütünleşik olarak gıda' söylemi ve yönelimi var. Bu eğilim tekrar gün yüzüne çıktı. Biz de bunları daha bilimsel olarak nasıl anlatabiliriz? Geleneksel yöntemlerin devamlılığını ne ile sağlayabiliriz? sorusuyla çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Bir de benim için şu var: Boyamada eğer insanın hayatına bir artı sağlayamazsak sürdürülebilir hâle getiremezsiniz. Yani köydeki kişiye ayda 300- 400 TL ücretli bir halı dokutmaya kalkarsanız sürdürülebilir olmaz. Günümüzde olduğu gibi artık bu işi bilen dâhi kalmaz. Ama siz sigortasını sağlar; en azından asgari ücret öderseniz insanlar dokuma yapmaya devam eder ve bu gelenek unutulmaz. Kök boya konusunda da benim temel yaklaşımım budur. Ne kadar yaygınlaştırır, geliştirebilirsem o kadar etki ve fayda sağlarım. Anadolu’nun hiç tanımadığım bir köyündeki kadın, erkek, çocuk gidip oradan bitki, çiçek toplayıp; onu kurutup pazarlamasını gerçekleştirir hayatlarına bir kıymet katarsa ben o oranda mutlu olurum. Ve ben onları hiç tanımasam; hayatımın tüm evresinde görmesem dâhi artı değer oluştururum. Bu benim için en kıymetli olan yönüydü. Ve bunu da bugün çok şükür başardık''

Doç. Dr. Genç, asırlık gelenek kök boya konusunda tüm bildiklerini açıklıkla herkesle paylaştığını söyledi. Genç, birçok üniversitenin Geleneksel Türk Sanatları bölümünde boyama dersi bulunmadığını ifade ederek sözlerini şöyle tamamlıyor:

''Önemli bir diliminde de boyama dersi verecek biliminsanı arzu edilen seviyede değil. Bugün Türkiyeˈde akademik anlamda ˈKökboyamaˈ dersi verebilecek düzeyde çok fazla akademisyen yok. Tüm bu bilgiler ışığında Türkiye'nin farklı üniversiteleri beni çeşitli etkinlik ve organizasyonlara davet ediyorlar ve bildiklerimi paylaşmamı istiyorlar. Ben de tam olarak bunu yapıyorum. Bildiklerimi paylaşıyorum.ˈ'