Bayrak Kırmızısı 'Türk Rengi'nin efsane doğal bitkisi 'Toprak Ana' ile buluşturuldu

Osmanlı döneminde yabancı seyyahların kaleme aldığı eserlerde casusluk olaylarına dahi konu edildiği belgelenen; dünyada literatüre 'Türk Rengi' olarak geçen ve 'Bayrak Kırmızısı'nın elde edildiği 'Rubia Tinctorum' kökboyama bitkisinin tohumları Edirne'de 'Toprak Ana' ile buluşturuldu.

-''Kıymetli olan insanların hayatına artı değer sunmaktı, şükür başardık.''

''Edirne'de Rubia Tinctorum bitkisinden kökboyama yapan SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Genç: ''Kökboyama asırlarca geleneksel şekilde devam etti. Ancak hâlihazırda unutulmaya yüz tutmuş durumda idi. 2000'li yılların başından itibaren çaba gösteriyorum. Çok şükür ki bugün başardığımızı görüyorum. Hepimiz çocuklara çok değer veriyoruz. Ama bakıyoruz, çocuklar için aldığımız kıyafetler hep kimyasal ürünler ile boyanıyor. Oysaki kökboyama doğal ve sağlıklıdır. Zira hiçbir kimyasal içerik yok. Benim için en kıymetli olan insanların hayatları için artı değer üretmekti. Şükür başardık ''

Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü'nün Karaağaç Mahallesi'ndeki 2 dekar alandaki üretim noktasında Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ), Trakya Üniversitesi ve Edirne Valiliği koordinasyonunda 'Bayrak Kırmızısı' elde edilen 'Rubia Tinctorum' bitkisi tohumları toprakla buluşturuldu.

Tohum ekim töreninde, kökboyamadan 'Türk Rengi'ni Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Genç yaptı. Genç, Rubia Tinctorum bitkisi kumaş ve iplikle kazanlarda kaynatılarak Türk Rengi elde etti.

Tarihte kalmış "Edirne kırmızısı"nı tekrar canlandırmanın heyecanını yaşadıklarını ifade eden Edirne Valisi Ekrem Canalp, ''Hedefimiz hatıralarda kalan rengi gelecek yıl içerisinde tekrar canlandırmaktır.''

Canalp, törende gazetecilere yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"En güzel özelliği doğal, kök boya şeklinde üretilen ve içerisinde kimyasalların olmadığı bir ürün olması. Dolayısıyla giysiler açısından son derece yaygın bir kullanım alanına sahip. Aynı şekilde diğer alanlarda da boya hammaddesi olarak kullanılmak suretiyle de yaygın bir kullanım alanına sahip olması mümkün olacak. Yine süsleme sanatlarında da Edirne kırmızısının kullanılması söz konusu olabilecek."

Canalp, rengin yeniden canlandırılmasında emeği geçen Trakya ve Süleyman Demirel Üniversitesi ile Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne teşekkür etti.

-Casusluk faaliyetlerine konu olmuş bir renk

Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu da Edirne kırmızısının bölgenin çok önemli bir değeri olduğunu ifade etti.

Seyyahların yazılarından rengin insanları çok etkilediğinin anlaşıldığını anlatan Tabakoğlu, "Muhteşem Edirne kırmızısı şeklinde yazılar yazılmış. Bu renge ulaşmak için zamanında casusluk faaliyetleri yapıldığını bir eserlerden öğreniyoruz. Pek çok değerimizi unuttuk, kaybettik. İşgaller, savaşlar maalesef hafızamızı biraz kaybettirdi. Ama tekrar ayağa kalkan Türkiye kendi değerlerinin farkına varıyor" dedi.

-2 dekar alanda ekim olacak

'Rengin üretildiği kök boya 'Rubia' hakkında bilgi veren Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Adnan Tülek ise, "Yaklaşık 2 dekar alanda ekim olacak. Ayrıca serada üretim olacak ve onlar da tarlayla buluşacak. Toplamda 5 dekar üretim alanını üretime kazandırmayı düşünüyoruz. Buradaki amacımız üretime bir model oluşturmak. Bu alanda üretim yapacak üreticilerimizin de zamanla üretim yapacağını düşünüyoruz. Zamanla bu kültürel değerlerimizin daha da artması için bu kök bitkisinin üretiminin Edirne'de daha da artacağını ve yer alacağını düşünüyoruz. Rubia bitkisi çok yıllık bir bitki. Özellikle biz bunun kök kısmından faydalanıyoruz. Dolayısıyla iyi bir kök gelişimi 2, 3 ve hatta 4'üncü yıllarda ürettiğiniz kök verimleriyle alakalı, çok önemli. Dolayısıyla 3 ve 4'üncü yılda 4-5 ton kuru kök elde edilebiliyor. Ancak verimlilik anlamında 2 - 3 yıl sonra verim alabiliriz" dedi.

SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Genç, yok olmaya yüz tutan bitki, böcek ve deniz kabuklularından sağlıklı boya elde edilme işlemini yaşatmak için akademik ve uygulama alanında çalışmalar yapıyor.

-Doğa Ana'daki asırlık sağlıklı renkler SDÜ'de hayat buluyor

Doç. Dr. Mustafa Genç, doğadan sağlıklı bir şekilde renk elde etme geleneğini yaşatmaya, Anadolu insanına, yeni kuşaklara, öğrencilere ve araştırmacılara öğretmeye çalışıyor. Genç, ''kök boya asırlarca geleneksel şekilde devam etti. Ancak hâlihazırda unutulmaya yüz tutmuş durumda idi. 2000'li yılların başından itibaren çaba gösteriyorum. Çok şükür ki bugün başardığımızı görüyorum'' dedi.

SDÜ Öğretim Üyesi Genç, şöyle konuştu:

''Kökboyama sürecine akademik bağlamda 2000'li yıllardan itibaren başladım. Ama ben yörük çadırında yaşayıp dokumayı 'alaylı' olarak öğrendim. Ve o dokumanın da boyama süreçlerini bildiğim için açıkçası uzak olduğum bir konu değildi. Yüksek Lisans sürecinde Prof. Dr. Recep Karadağ ile birlikte akademik ve uygulama bağlamında kökboyama işlemlerini gerçekleştirmeye başladım.

Anadolu coğrafyasında kök boya isimli bir bitki var. Özellikle kırmızının elde edilmesinde kullanılan bir bitkidir. Latince karşılığı Rubia Tinctorum.

Bitki kırmızı rengi çok güzel bir şekilde veriyor. Örneğin 'Bayrak Kırmızısı' kök boyadan elde ediliyor. Daha sonra bu renk dünyada literatüre 'Türk Kırmızısı' olarak geçmiştir. Bu meseleler akademik düzeyde araştırılmaya başlanınca sadece birinin değil çok farklı bitki kökünden, yaprağından, çiçeğinden, kabuğundan ve meyvesinden boyama yapıldığı tespit ediliyor.

Isparta coğrafyasından da çok iyi bildiğimiz pıynar meşesi var. Onun literatürdeki karşılığı kermes meşesidir. Onun üzerinde yaşayan asalak böcekler var. Onlardan biri kermes böceğidir. O da kırmızı renk elde edilmesinde kullanılır.

Hatta bir de 'cehli' var Anadolu'da. Sarı renk elde edilmesinde kullanılır. Bu da Anadolu'da; Osmanlı Dönemi'nin en önemli ihraç ürünlerinden birisiydi. ''Altın Ağacı'' olarak da bilinirdi. Toros Dağları'nda; İç ve Doğu Anadolu'da bu ağaçların dikimi yapılarak bunun bir endüstri haline gelmesi sağlanıyor o dönemlerde.

Bitki, böcek, deniz kabuğu olduğuna göre buna 'doğal boya' ismi verenler oldu. Yapılan işlem için de doğal boyama şeklinde bir kavram türetildi.

Ama buna itirazım var. Benim kişisel yaklaşımım şu oldu: Hep şöyle söylenir: 'En güzel pamuk bizde var'; kumaş üretiminde dünyanın en önemli ülkelerinden biriyiz. Ama yoğunluklu olarak kendi markalarımız olmadığı için dünya pazarlarında sadece fason üretim yapan bir ülke konumundayız…' Oysa Türkiye'nin elinde kök boya diye bir marka var. Ben bu yoldan yürüyorum. Zira binlerce yıldır insanlar buna kök boya dedi. Yapılan işleme de kökboyama ismini verdi.

Ben bunu neden günümüzde değiştireyim ki… Bu perspektif aydınlığında ben kök boya ismini yeniden gündeme getirmeye çalışıyorum.''

-''Benim için en kıymetli olan insanların hayatlarına artı değer üretmekti. Şükür başardık.''

''Ben bu bilgileri ön plana çıkararak kökboyama diyorum. Geçmişten gelen birikimini yeniden değerlendirmeye alabilir miyim? sorusu ile yola çıktım. 

Çocuklara çok değer veriyoruz. Ama bakıyoruz üzerine aldığımız kıyafetler hep kimyasal ürünler ile boyanıyor. Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Recep Karadağ ile dedik ki ''Türkiye'de halı ve kilim dokuma eskisi kadar yaygın değil. Biz bunları neden kumaşlar üzerinde denemiyoruz?''

Bu soru ile başladık. 0- 3 yaş çocuk grubunun kıyafetlerini bitkilerle boyadık. Buradan yola çıkarak daha sonra günümüzde damatlık takım elbiseler dâhi bitkilerle, böceklerle boyaması gerçekleştirilmektedir. Kök boya yeniden önem kazanmaya başladı işte. Bilirsiniz hep 'organik sebze, meyve; bütünleşik olarak gıda' söylemi ve yönelimi var. Bu eğilim tekrar gün yüzüne çıktı. Biz de bunları daha bilimsel olarak nasıl anlatabiliriz? Geleneksel yöntemlerin devamlılığını ne ile sağlayabiliriz? sorusuyla çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Bir de benim için şu var: Boyamada eğer insanın hayatına bir artı sağlayamazsak sürdürülebilir hale getiremezsiniz. Yani köydeki kişiye ayda 300 - 400 TL ücretli bir halı dokutmaya kalkarsanız sürdürülebilir olmaz. Günümüzde olduğu gibi artık bu işi bilen dâhi kalmaz. Ama siz sigortasını sağlar; en azından asgari ücret öderseniz insanlar dokuma yapmaya devam eder ve bu gelenek unutulmaz. Kök boya konusunda da benim temel yaklaşımım budur. Ne kadar yaygınlaştırır, geliştirebilirsem o kadar etki ve fayda sağlarım. Anadolu’nun hiç tanımadığım bir köyündeki kadın, erkek, çocuk gidip oradan bitki, çiçek toplayıp; onu kurutup pazarlamasını gerçekleştirir hayatlarına bir kıymet katarsa ben o oranda mutlu olurum. Ve ben onları hiç tanımasam; hayatımın tüm evresinde görmesem dâhi artı değer oluştururum. Bu benim için en kıymetli olan yönüydü. Ve bunu da bugün çok şükür başardık''

-''Kök Boya'' konusunda nadir bilim insanlarından biri

Doç. Dr. Genç, asırlık gelenek kök boya konusunda tüm bildiklerini açıklıkla herkesle paylaştığını söyledi. Genç, birçok üniversitenin Geleneksel Türk Sanatları bölümünde boyama dersi bulunmadığını ifade ederek sözlerini şöyle tamamlıyor:

''Önemli bir diliminde de boyama dersi verecek bilim insanı yok. Bugün Türkiye’de akademik anlamda ‘Kök Boyama Dersi’ verebilecek düzeyde toplam 3 - 4 bilim insanını geçmez. Tüm bu bilgiler ışığında Türkiye'nin farklı üniversiteleri -sağ olsunlar- beni çeşitli etkinlik ve organizasyonlara davet ediyorlar ve bildiklerimi paylaşmamı istiyorlar. Ben de tam olarak bunu yapıyorum. Bildiklerimi paylaşıyorum.

2008'de Kaz Dağları'na (Çanakkale) seyahat etmiştim. Oradaki kadınlar birçok rengi bilmiyorlardı. Orada boyama ile ilgili bir proje vardı. Ben de orada herkese renklerin nasıl yapılacağının bilgisini aktarmıştım. Anlatım ve uygulama boyutlarını detaylı bir şekilde hayata geçirmiştim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde gerçekleştirdiğimiz 'Kök Boya Çalıştayı' da o birikimlerin bir devamlılığıydı. 2 - 3 ayda bir Türkiye'nin farklı bir noktasında bu tür çalışmaları gerçekleştiriyoruz.''

 

Yayın Tarihi: 12/11/2020
Okunma Sayısı: 578