SON BİLGE

''Ödgünlü Yörükleri''nin Doğa Ana'nın sunduğu nimetlere dayalı tedavi şekilleri, âdet, gelenek, el sanatları, şiir ve ağıtlarından oluşan kadim medeniyetlerinin izinde:

 

SON BİLGE

 

UNESCO'nun ''Somut Olmayan Kültürel Mirası'' Projesi'nin Isparta tarafını yöneten SDÜ, Şarkîkaraağaç'a bağlı Gedikli Köyü'nde yaşayan ''Ödgünlü Obası'' Yörükleri'nin kadim medeniyetlerini belgeledi, gelecek kuşaklara aktarılması için kayıt altına aldı.

 

-Hayat Ağacı

Göç yolunda hayata gözlerini açtığı için doğum yeri 'Ödgünlü' yazılan 73 yaşındaki Rifat Görar, Yörüklerin hiç bozulmamış özgün kültürlerini bilen son temsilcilerden biri. Görar, 'kadim uygarlıkların gelecek nesillere miras kalması için' hayatı boyunca not tuttuğunu anlatıyor.

 

-Şah damarımız: Doğa Ana

Hazar'ın doğusundan; Maveraünnehir'den Anadolu'ya geldikleri 1071'den 1937 yılına kadar 9 asır boyunca Isparta ve Antalya arasında göçebe hayatı sürdürdüklerini anlatan Görar: ''Yerleşik düzene geçtikten sonra bilimin aydınlığında yaşadık ama Doğa Ana'yı, değerlerimizi hiç unutmadık.''

 

-SDÜ'nün başyapıt projelerinden biri: SOKÜM

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi'nin (GSF) Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) Projesi'nde rota bu kez Şarkîkaraağaç'a bağlı Gedikli Köyü'nde ikamet eden Oğuz Türkmenleri'nin Bozoklar Kolu'nun Avşar Boyu'ndan olan 'Ödgünlü Yörükleri'ne çevrildi. SDÜ, 'Ödgünlü Yörükleri'nin yalın, saf, temiz ve sadece onlara has medeniyetlerini kayıt altına aldı.

 

-Projenin üst genel şemsiyesi: UNESCO

SDÜ, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) Projesi'nin Isparta tarafını yönetiyor.

1 Haziran 2017 tarihinde başlayan ve Yürütücülüğünü SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Genç'in yaptığı ''Isparta'nın Somut Olmayan Kültürel Mirası (SOKÜM)'' başlıklı projesinin 2'nci fazı tüm hızıyla sürüyor.

SOKÜM kapsamında sözlü gelenekler ve anlatımlar, toplumsal uygulamalar, el sanatları, mekân- alan ilişkisi, yaşayan insan hazineleri, yeme içme, yayla ve Yörük kültürü ilâ bitki etkileşimi ana başlıklarında saha gezi ve tespitleri devam ediyor.

 

-Doğa'da hayatta kalma mücadelesi

SDÜ, Hazar'ın doğusundan; Maveraünnehir'den Anadolu'ya geldikleri 1071'den 1937 yılına kadar 9 asır boyunca Isparta ve Antalya arasında göçebe hayatı sürdüren Ödgünlü Yörükleri'nin kadim uygarlıklarını belgesel hâline getiriyor.

SOKÜM ekibi 1937 yılında yerleşik hayata geçen ancak medeniyetlerini unutmayan bu kadim topluluğun sözlü kültürlerini derledi.

 

-Öykü Anlatıcısı Son Bilge: Rifat Görar

Göç yolunda hayata gözlerini açan 73 yaşındaki Rifat Görar, Ödgünlü Yörükleri'nin 'öykü anlatıcısı' nosyonu taşıyor. 'Son Bilge' Rifat Görar, şöyle diyor:

''Ben göç yolunda doğdum. Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı'nda benim doğum yerim olarak 'Ödgünlü' yazar. Hâlbuki 'Ödgünlü' diye bir yerleşim birimi yoktur. Yerleşik düzene geçmeden önceki göçebe hayatın son temsilcisiyim. Orman ve Su İşleri Bakanlığı'ndan emekliyim. Tüm hayatım bu coğrafyada geçti. Kadim uygarlığımızı unutmamak, gelecek kuşaklara miras olarak bırakabilmek gayesiyle hayatım boyunca not tuttum. Öykü anlattım.''

 

-9 asır yollarda

Rifat Görar, Şarkîkaraağaç İlçesi'ne bağlı Gedikli Köyü'ne yerleşen Ödgünlü Yörükleri'nin 11'inci asırda Hazar'ın doğusundan; Maveraünnehir'den geldiklerini söylüyor. Görar sözlü kültüre göre soyağaçlarını şöyle çıkarıyor:

''Biz Oğuz Türkmenleri'nin Bozoklar Kolu'nun Avşar Boyu'ndanız. Tarihî kayıtlara göre Bozoklar 14 ''Oba''dan oluşmaktadır. Bunların biri de ''Avşar Boyu''dur. Avşarlar ise 21 ''Oba''ya ayrılır. Bunlardan biri de ''Honamlı Aşireti''dir. Honamlı Aşireti kendi arasında 6'ya ayrılır. İçlerinde ''Ödgünlü Obası'' vardır. İşte biz Ödgünlü Obası üyesiyiz

1071'den 1937 yılına kadar Serik ve Manavgat civarlarında 'kışladık'. Akşehir ve Anamas Yaylası'nda 'yayladık'.

Bize Tanzimat Fermanı ile birlikte ''Muhtariyet'' veriliyor. Ama 1937'ye değin 15 gün süren göç yolculuğuna hep devam ediliyor. Anılan tarihte ise 6 aile Gedikli'de yerleşik hayata geçiyor. Ödgünlü Obası Yörükleri 1937'ye kadar hiç tarım ile uğraşmıyor. Sermayesi keçi, koyun, at, sığır ve deve... Gıda maddelerini hayvanlardan karşılıyor. Keçi kılından çadır, çuval, çul; koyunyününden keçe, çorap, ceket, şalvar, nakış nakış halı, kilim ve heybe yapıyor. Deve ve sığırın derisinden çarık imal ediyor. Göç yolu başta olmak üzere kışla ve yaylada hastalarını Doğa Ana temelli yöntemlerle kendi tedavi yöntemlerini uyguluyor.

Verem (Iskıçça) ve Şarbon (Dalak) hastalığını Doğa Ana'nın şifa kaynağı bitkilerin yaprak, polen, öz ve sütleri ve saf bal ile tedavi ediyor. Bu yöntemlerle tedavi edilen ve hâlâ hayatta olan insanlarımız var.''

 

-Bilimin aydınlığında yürüdük, ama özümüzü hep koruduk

Şu an 200 hanede 800 Ödgünlü Obası Yörükleri'nin Gedikli Köyü'nde hayatını devam ettirdiğini dile getiren Rifat Görar, ''1937'de yerleşik düzene geçtik. 1948'de de resmî mührü aldık. Bilimin aydınlığında yürüdük. Ama özümüzü, değerlerimizi hiç kaybetmedik. Kökü, örfü- âdeti bir, şivesi aynı bir topluluğuz. Tarih boyunca birlik ve beraberlik içerisinde olduk. Hiçbir olay ve kargaşaya mahal vermedik. Yapıcı olduk. Yeniliklere hep açık olduk. Bilimin gücüne inandık. Bu coğrafyada ilk okul, Gedikli Köyü'nde açıldı. Tarih boyunca okuma- yazma oranı en yüksek yerleşim birimi Gedikli oldu. Hâlâ da öyledir. Kuşaklarımızın çok büyük bir dilimi üniversite mezunudur. Ödgünlü Obası Yörükleri'nde Hâkim de vardır Mimar da… Örneğin benim oğlum Yargıç'tır. Her ailede en üst düzey bir evlat vardır.''

 

-SDÜ SOKÜM tarafından kayıt altına alınan tedaviler:

Ödgünlü Obası'nın 9 asırdır mücadele ettiği hastalıklar ve tedavi şekilleri ana başlıkları -tüm ayrıntıları ve hikâyeleri belgesel ve kitaplarda yer alacak - ile şöyle: 

-Verem (Iskıçça)

-Şarbon (Dalak)  

-Kulak ağrısı

-Frengi 

-Temra

-Böbrek

-Göbek Düşmesi

-Kurt Çarpma

-Aydaş Çimdirme

-Köstek Kesme

-Çocuk Tuzlama

-Yılan Sokması

-Göze Çarpma

-Bademcik (Dilçik)  

-Boğmaca  

 

-Biz bir elmanın iki yarısıyız

Öykü Anlatıcısı, Son Bilge Rifat Görar, Ödgünlü Obası Yörükleri'nin yarısının da Akkeçili'de şu an hayatını devam ettirdiğini kaydetti.

Gedikli Köyü Muhtarı Ömer Görer ise düğün geleneklerini anlattı. Halı ve kilim örneklerini paylaştı. Üzerinde bulunan desenlerin manalarını analiz etti.

Ödgünlü Obası Yörükleri'nden Saniye Toşur ise şiir, mani, türkülerden örnekler sundu, çalgı aletlerini ve özelliklerini paylaştı.

Yörük kültüründe yas ve ağıtların da çok özel bir öneme sahip olduğunu dile getiren Saniye Toşur, hafızasında iz bırakan genç ölümlerin ardındaki yasları şöyle sıraladı:

 

-18 yaşında Gedikli Köyü'ne kıyı kenar çizgisi olan Beyşehir Gölü'nde boğulan Murat'ın annesinin yaktığı ağıt:

''Silah getir şu kantarı vurayım

Muradım senin derin sularına dalayım

Gideceğin yere beni de götür

Yattığın kara toprağa beni de yatır''

 

-24 yaşında iken geçirdiği trafik kazasında hayata gözlerini kapayan memurun ''Kerem gibi yanan'' anasının ağıdı:

''Azık dürdüm yazmaya

Mustafam gitti gezmeye''

 

 

Yayın Tarihi: 29/08/2020
Okunma Sayısı: 361